Sebastio Salgado hafta sonunun ilk ödülü oldu bana. “Toprağın Tuzu – Salt of Earth” belgeselini izledim Büyükada’da. Fotoğrafçılığını bildiğim kelimelerle tanımlayamam ama insanlığını anlamak için dünya üzerinde kenarda/zorda yaşayanlar adına yaptığı fotoğraf projelerini görmenin ve “Bir taş, bir böcek, bir ağaç ne kadar doğaya aitse ben de o kadar bu doğaya aitim” sözünü bilmenin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Aynı göğün, aynı yıldızların altında böyle insanlarla yaşadığımı bilmek her zaman ilham veriyor bana. Güven veriyor, umut veriyor. Öyle bir tatmin duygusu yaşıyordum ki belgesel bittiğinde, güzel havada adanın rahatsız edici, özensiz kalabalığının bile farkına varmadan yürüdüm ada sokaklarında. Daha fazla insan olduğumu hissettim. Yaşamanın bazen hayatın kendisine, bazen yaşadığınız topluma, hatta bazen de kendimize tavır almak olduğunu düşündüm ve bu tavrın sonuçlarına hazır olmak demek olduğunu.
Ertesi günü bu duyguların yoğunluğu ile Pazar kahvaltısı yaparken güzel bir tesadüf ile Digitürk festival kanalında “Conducta – Behaviours (Hal ve Gidiş)” adlı Küba filmine denk geldim. Yine güzel bir insan, yaşlı bir öğretmenin öğrencileri için, kendi mesleği için mücadelesi, bir çocuğun hayata tutunma çabası, çocuklukta yaşanan o ilk aşk, insanların zayıflıkları, acizlikleri gibi temalarla gözümü kırpmadan izlediğim bir filmdi. Bu da Pazar sabahımın ödülü oldu.
Yine daha bir tam hissettim kendimi. Pazar sabahına taşıdığım Salgado’ya Conducta filmi de eklendi. Yaptığı işe tutkulu olmanın, değerlerini ön plana alarak yaşamanın güçlü duruşu ve coşkusu doldurdu yüreğimi.
İzlemediyseniz mutlaka izleyin ikisini de. İzledikten sonra da düşünün kendi değerlerinizi. Sonra da biraz daha düşünün değerlerime uygun yaşıyor muyum diye; bu coşku halini kendi hayatımda yaşıyor muyum diye. Cevap sizde. Bulamıyorsanız, derinlerde kalmış ise değerler ve coşku, gelin birlikte çıkaralım. Görüşmek üzere 🙂
Reblogged this on Firar eder Arif.
BeğenBeğen